ANASAYFA  |  HAKKIMIZDA  |  İLETİŞİM   |  ÜYE KAYIT

Sonsuz Evrende Yalnız Olabilir Miyiz? - Oya Timurdoğan

Sonsuz Evrende Yalnız Olabilir Miyiz? - Oya Timurdoğan

 Üstat Dr. Bedri Ruhselman; “Bütün kainatta bir zerre bile olmayan dünyamız, hayattar varlıkların yegane meskeni değildir. Yalnız dünyanın meskun olabileceğine dair insanda oluşan yanlış kanaatin pek muhtelif sebepleri vardır." demiştir. 

Gerçekten de bizler dar düşünce kalıplarımızın içerisinde hapsolmuş bir vaziyette kendimizi bu sonsuz evrende yaşayan tek şuurlu varlık olarak düşünebiliyoruz. Bu durum sonsuzluğun ne olduğunu bilemediğimizi, onun idrakine varamadığımızı göstermektedir.
Sonsuz evrenin içinde çok küçük bir nokta olan dünya gezegeninin üzerinde yaşamaktayız. Sonsuz evren...öyle rakamlar var ki düşüncelerimiz alamıyor. Örneğin Galaksimiz Samanyolu'ndaki yıldız sayısının 200 milyar olduğu tahmin ediliyor. Ünlü bilim adamı Carl Sagan "bu rakam 250 milyara çıkabilmektedir" demektedir. Bu 200 milyar yıldızın herbirinin en az 5 gezegeni olsa 1 trilyon gezegen çıkar karşımıza. Sadece bu samanyolu galaksisinde. Her 1000 gezegenden birinde yaşam olsa sadece samanyolu galaksisindeki bizimkine benzer gezegen sayısı 1 milyar demektir.
Evren üzerinde yaşam olan tek gezegen dünya değildir. Bunun tersini düşünmek hep ben merkezciliğimizden ileri geliyor. M.Ö. 400'de filozof Melrodos "Bu uçsuz bucaksız evrende sadece dünyayı meskun gezegen olarak düşünmek, bir uçtan bir uca ekili bir tarlada sadece bir tek tohumun yeşereceğini düşünmek kadar abestir" diyor.
Güneş sistemindeki yaşam şartlarının diğer gezegenlerde olamayacağı söyleniyor. Oysa dünyada bile çok çeşitli yaşam şartları var. Nasıl ki bizler oksijeni alıp karbondioksiti veriyoruz. Bazı canlılar da biz insanlar için zararlı olan karbondioksiti alıp oksijeni veriyorlar. Onlar için de kullanım açısından oksijen faydalı değil, zararlı. Ya da şöyle düşünebiliriz; belgesellerde izleriz, okyanusların binlerce metre altında bizim zorla inebildiğimiz, hatta inemeyip robot denizaltılar gönderdiğimiz derinliklerde o ortama uygun organizmalar ve canlı türlerinin yaşadığı saptanmıştır.
Bizler dünyaya doğmadan önce temel ilkelerden olan Seçme Özgürlüğü İlkesine uygun olarak doğacağımız ortamı belirliyoruz. Bizim için ihtiyacımıza uygun bedeni seçerek dünya ortamına doğuyoruz, enkarne oluyoruz. Aslımız ruh varlığı. Hangi gezegenin hangi ortamına uygun olarak tecrübe yapacaksak oraya uygun, oraya uyum sağlayabilecek bedenler seçiyoruz. Bu gezegende beş duyu mu kullanılıyor, o zaman beş duyuya uygun bir bedene enkarne oluruz, doğarız. Ve tecrübelerimizi böylece uyumlu bir şekilde yaparız. Ancak beş duyumuzun dışında bir şeylerin de olabileceğini düşünme esnekliğine de varabilecek durumdayız. Sonsuz evrenler gibi bizim de sonsuz bir kapasitemiz var.
Fakat ön yargı ve peşin hükümlerimiz bu denli geniş düşünmemize engel olmaktadır. "Dünya merkezdir, üzerinde canlı barındırabilecek şartlara sahip tek gezegendir." düşüncesi bizi merkeze koyan ve yıllarca böyle olması gerektiğine inandıran bir düşüncedir. Bu kalıplarla büyüdük, yıllarca bize bunları anlattılar. Birdenbire diğer gezegenlerde de yaşam olabileceği düşüncesi bizdeki kalıpların yıkılmasını gerektirecektir. Tutunduğumuz dallar kopacaktır. Kendimizi boşlukta, hangi bilgiye tutunacağımızı bilemez şekilde bulacağız. Onun için istemiyoruz, “ben bu düşüncede rahatım, beni rahat bırakın” diyoruz. “Benim düzenimi bozmayın, ben böyle güvendeyim.”
Einstein bu konudaki görüşlerini şöyle ifade etmiş:
" Dünyanın evrendeki biricik meskun yer olduğunu farz etmek bile düpedüz cehalettir. Yetkili kişileri ‘Uçan daireler yoktur.’ iddiasına sürükleyen, tabii bir korku ve beşeri bir büyüklenmedir."
Tarih içinde gözlenen UFO'lardan birkaç örnek aktaracak olursak; "1964'te George Adamski kamerasını kullanarak ilk defa hareket halindeki dünya dışı bir uzay aracının resmini çekmiştir. Filmleri bu uzay araçlarının uçuş şeklini gösteriyor. Adamski tarafından çekilen bu film aynı zamanda çok küçükmüş gibi görünen, fakat oldukça teknik bilgi gerektiren telemetre diskini de göstermekteydi. George Adamski ABD, Polomar Dağı'nın yamacındaki evinde bulunan gök dürbünüyle çalışan amatör bir astronomdur. 1946'da dev bir puro şeklindeki UFO'nun resmini çekmişti. Çok geçmeden bu ana gemiden çıkan küçük UFO'lar gözüne iliştiğinde çok şaşırmıştı. Buna rağmen bu şaşırtıcı manzaranın birkaç poz resmini çekmeyi başarmıştı.
Daha yakın tarihteki bir UFO gözlemi ise; Bay W. Price, karısının isteği üzerine bahçedeki çamaşırları getirmeye gitmişti. Tarih 27 Temmuz 1992, saat ise 23:50 idi. Gökte hiç bulut olmadığı için binlerce yıldız görülebiliyordu. Gök yüzüne doğru bakarken, dikkatini turuncu renkteki dört adet ışık çekti. Bu ışıklar üçgen çizerek hareket ediyordu. Ama ansızın diğer dördüne katılmak üzere çok hızlı bir şekilde arka taraftan beşinci bir ışık ortaya çıktı. Beşinci gelince de diğerleri birbiri içinden girip çıkmaya başladılar. Bunlar olurken ışıklardan hiçbir şey çıkmıyordu. Ve yanına gelen karısıyla birlikte Bay Price, o ışıkları gözden kayboluncaya kadar izlediler. (Ekim 94 R.M. Dergisi sayfa 44 / SAF Bulletin, Sayı 2)
Bu tür gözlemleri artık hepimiz yapabiliyoruz. Yeterki başımızı gökyüzüne doğru kaldıralım. Geçen yıllarda Aliağa, Foça taraflarında bu tür gözlemler yapılmış, basınımızda yer almıştı.
Çok yakın tarihli, belgeli bir UFO gözlemi daha; 17 ve 18 Ağustos 1995 tarihlerinde Çatalca'ya 6 km. uzaklıktaki Ovayenice köyünde yapılan bir gözlem. Olay şöyle gerçekleşmiştir; Tanımlanamayan ışıklı cisim 17 Ağustos'u 18 Ağustos'a bağlayan gece yarısından sonra saat 01.30-02.00 civarlarında Ovayenice köyü üzerinden geçerek, az ilerideki İncir Tepe üzerinde durmuş, bulut yüksekliğinde kalarak topaç hareketleri yapmaya başlamıştır. Köy sakinleri tarafından bu durum farke dilmiştir. Yeşil, kırmızı, mavi ışıklardan oluşan ve genel görünümü dairesel olan ışıklı cisimden, gürültü, koku, ısı gibi etkiler algılanmamıştır. Duman, egzoz çıkışı görülmemiştir. 15-20 dakika kadar bu ışıklı cisim göründükten sonra tanığın ifadesine göre ışık gitmiştir. Daha sonra ışıklı cismin görüldüğü bölgede çukurlar (olayı gözleyenler bunlara kuyular diyordu) oluştuğu ve çukurların içinde de yanık toprak yumruları, yarı pişmiş ve desenlenmiş toprak parçaları bulunmuştur. Bir artezyen teknisyeni bu çukurları incelediğinde; "Böyle bir çukur kazma, kürekle yada başka bir şeyle yani insan eliyle kolay kolay yapılamaz, sanki büyük bir metal fötr şapka toprağa bastırılmış ve hızla döndürülmüş gibiydi," demiştir. (Kasım 95 R.M. Dergisi)

DÜNYA DIŞI VARLIKLAR BİZLERİ NİÇİN ZİYARET EDİYORLAR?

Tüm varlıklar hangi bedeni, hangi formu seçmiş olurlarsa olsunlar belli yasalara tabidirler. İşte bu evrensel yasalardan biri de Yardımlaşma ve Dayanışma Yasası'dır. Bütün varlıklar bu yasanın uygulayıcısıdırlar. Dünya dışı varlıklar da dünya gezegeninde yaşamakta olan bütün insanların ruhsal gelişimlerine Yardımlaşma ve Dayanışma Yasası'na uygun olarak doğal bir şekilde yardım etmektedirler. Gelişim göstermiş, tekamül etmiş bir varlık daha alt seviyedeki varlığın elinden tutup onun bir üst realiteye geçmesinden sorumludur. Bu doğal bir işleyiştir.
Yazımıza konuyla ilgili Sadıklar Planı tebliğlerinden küçük bir alıntıyla devam edelim:
" Her yer meskundur. Vazife planları üst üste yığılmıştır. Bir üst, bir alttakinin tekamülüne hizmet eder. Daha doğrusu tekamül etmesine hadim(hizmet gören)dir. Varlıkların bu tarzda, bir buuttan diğer bir buuda atlamak suretiyle birbirlerine hadim olması ilahi bir emir ve prensiptir."
Varlığın kendisi de bir üst basamağa böyle geçmiştir ve geçecektir. Aşağıdakini de bu arada yukarıya kendi yerine geçirecektir. Bir üst realitedeki daha gelişmiş, şuursal olarak daha açık ve net bir durumda olan her varlık bir altındaki realitede bulunan, daha kapalı, daha yardıma muhtaç olan varlıklara yardım etmek durumundadır. Bizler yaşamımız içinde de bunu uyguluyoruz. Bazen otomatik olarak, bazen de şuurlu ve vicdanen rahat olarak. İşte bize yakışan bu ikincisi, şuurlu ve vicdanen rahat şekilde varlık kardeşlerimize yardım etmek.
Bütün bu gelişmeler, uzaylıların geliş amacı bizi yeni düşüncelere sevk etmek içindir. Düşüncelerimizi esnetmeye çalışmak içindir. Kendimizi içine hapsettiğimiz kısıtlı düşünce sisteminden, fizik alemin sınırlı oluşundan biraz olsun uzaklaştırabilmek içindir. UFO'larla ilgili okuduğumuz her kitap, seyrettiğimiz her film bizde bunu gerçekleştiriyor. Düşünce esnekliğini, daha geniş, daha küresel bakmayı öğretiyorlar. At gözlüklerimizden kurtulup bakış açımızı genişletmeye çalışıyorlar. Sonsuz evrende aklımızın alamayacağı kadar çok yıldızda, gezegende, neler olup bittiğini bir an olsun düşünmemizi, evrenin sonsuzluğunu, bu sonsuzluk içindeki bütünlüğü de hissetmemizi istiyorlar.
Şimdi kendimizi bütünden ayrı zannediyoruz, ancak gün gelecek tüm varlıklar bir bütün olduklarını fark edecekler. Evrensel bir düşüncede birleşecekler. Evrenin bütünlüğünü sezecekler. Bu evrenselliği yakalayabilmek için önce kendimizle, sonra ailemizle, sonra çevremizdeki insanlarla, daha sonra şehrimizdekilerle, ülkemizdekilerle, tüm ülkelerle, dünyayla ve evrenle bütünlüğü hissedebilmek, onu yaşayabilmek insanların en büyük arzusu haline gelecek. Ben dünyada tek bir noktayım, ancak biz bütünü oluşturabiliriz.
Diğer bir neden de dünya üzerinde yapılmakta olan teknolojik gelişmelerin üzücü sonuçlarının, oluşan zararların mümkün olabildiğince en aza indirilmesi veya geciktirilmesidir. Çünkü bizim yaptığımız her şey evreni de ilgilendirir. Her varlığın yaptığı her işten, her davranışından hatta her düşüncesinden bile sorumlu olduğu ifadesini hep hatırlamakta yarar var. Varlık olarak her birimizin yaptığı ne olursa olsun hepimizi etkileyecektir iyi veya kötü. Buna karar verecek gene bizleriz. Bu durumun sorumluluğunu taşıyıp hareketlerimizi, durumlarımızı, düşüncelerimizi bu bilginin ışığında değerlendirmeliyiz. Tüm evrendeki varlıkların birbirlerine karşı sorumlulukları mevcuttur. Hiç kimse, hiçbir varlık başıboş değildir, her varlığın bulunduğu ortamda paylaşacağı, görev yapacağı, sorumluluğunu taşıyacağı durumlar söz konusudur.

KAYIT OLUN
Etkinliklerimizden haberdar olmak için mail adresinizi giriniz.


Haberler & Duyurular

15 Ekim 2016'da başlayacak olan "İRAD Kendini Bilmek Seminer"lerimiz Cumartesi günleri saat 15:00'de gerçekleşecektir.
» Devamı

06 Ekim 2016'da başlayacak olan "İRAD Varlıksal Gelişim Seminer"lerimiz Perşembe günleri saat 19:00 - 21:30 arasında gerçekleşecektir.
» Devamı

Haziran ayı itibariyle taşındığımız yeni adresimizdeki ilk konferansımız Sn. Jale Eğitim Önder'in sunumuyla gerçekleşti. "Hakikat Yolunda Rehberlik" isimli konferansımıza yaklaşık 65 misafirimiz katıldı.
» Devamı

Açık Adres Bilgilerine Buradan Ulaşabilirsiniz
» Devamı